C-Halifeliğin Kaldırılması
Türkiye Cumhuriyeti (3.Bölüm)
C-Halifeliğin Kaldırılması
İslâm’da din ve devlet işleri birbirinden ayrılmaz parçalardır. İslâm Devleti’nin başı hem ülkesinde dini koruyan bir “imam” hem de sınırların güvenliğini sağlayan bir “Devlet başkanı” dır. Cismanî ve ruhanî olmak üzere her iki otoriteyi (iktidarı) uhdesinde toplamıştır. Hristiyanlık’ta olduğu gibi “kilise-devlet” ayırımı yoktur. İşte İslâm tarihinde “dinî” ve “dünyevî” görevleri bünyesine toplayan devlet başkanlarına “halife” denmektedir.
Saltanatın kaldırılmasından sonra Hilâfet muhafaza edilmiş, Abdülmecit Efendi halife olarak TBMM tarafından seçilmişti. Halife Abdülmecit Efendi seçilirken kendine sadece “dini reis” olarak yetkiler verilmişti.
Lozan sonrasında halifelik konusunda gerek Meclis’te, gerekse kamuoyunda tartışmalar yoğunlaştı. Basının önemli bir bölümü Hilâfet’in korunmasını savunmuştu. Meclis’te Halk Fırkası mebusları tarafından Halifenin yetkisini aştığı iddialarının ortaya atılmasına karşılık, aynı görüşte olmayan mebuslar da vardı.
Ortaya çıkan bu görüşlerden ilki; Mustafa Kemal Paşa’nın savunduğu gibi Hilâfet’in yabancı güçlerce kullanılabileceği endişesinden hareketle artık zararlı bir niteliğe sahip olduğu şeklindedir. İkinci tavır ise asıl halifeliğin kaldırılmasının Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasında İslâm ülkeleriyle aralarındaki bağları keserek, devletin dış itibarını zedeleyebileceği mahiyetindedir.